VAHAP DABAKAN
Öğrencilerimizin ve Öğretmenlerimizin tatil bitti. Yeni Hazırlanan müfredat ile 2024 – 2025 Eğitim ve öğretim yılı için 9 Eylül de ders zili çaldı. Türkiye 2024 – 2025 yılı Eğitim açılışına buruk girdi. Kendi evlatları gibi sahiplenen Türkiye, Diyarbakır da 19 gün önce kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran, Tamda okulların açıldığı gün, cansız bedeni bulanan 8 yaşındaki Narin, okula gideceği günde bulunan cansız bedeni toprağa verildi. Türk halkı Narin için gözyaşlarını tutamadı. 8 yaşındaki Narin Tüm Türkiye’nin evladı olmuştu. Narin’i kim veya kimler öldürdüyse bunlardan tek tek hesap sorulması ve en ağır cezayla cezalandırılmalarını istiyor…
2024 – 2025 Ders yılı başladı. Yeni müfredat ile çalan ders zili
Uzun yaz tatilinden sonra çocuklar okullarına geri döndü.
Bazı öğrenciler geçtiğimiz hafta önemli bir geçiş dönemine başladı. Çocukluktan ergenlik çağına geçiş. İlkokuldan ortaokula.
9 Eylül Pazartesi gün her yıl olduğu gibi bu yıl da bazı okullarda hiç değişmeyen keşmekeşlik içinde başlıyor…
Milli Eğitim Bakanı; “Velilerden kayıt ücreti istenmeyecek demesine rağmen, hala Öğrenci velilerinden kayıt ücretleri istenmesi çok acıdır. Geçen hafta sosyal medyada gördüğüm bu haberler beni üzdü. Bizim zamanımızda “Şimdi okullu olduk, sınıfları doldurduk” şarkısını söylerdik neşeli bir şekilde çocukluğumuzda, Önce Gaziantep Saçaklı İlkokulunda, sonraki yıllarda Manisa, Turgutlu da 19 Mayıs İlkokulunda İstiklal Marşının okunmasıyla sınıflara girer ders başı yapardık. “Şimdi okullu olduk şarkısı” okullarda şimdi hala söylüyor mu çocuklar bu şarkıyı? Bilmiyorum. Bildiğim, eski okulumun isimlerinin değiştirilmesiydi. Öğrencilerinin dolduracağı sınıflar hiç eskisi gibi olmayacağıydı…
Bazı okulların Depereme dayanıklı olmadığı, bir yandan yıkılarak yenilerinin yapılmasına rağmen hala eski depreme dayanaksız okullarda ders yapılacak olması ise Aileleri kaygılandırıyor. Kamuoyunun ve ailelerin bu konularda doğru bilgilendirilmesi gerekir.” Çocukları okula gideceklerin kaygılarının giderilmesi gerekir…
Bir de sıklıkla konuşulan konu üniversitelerin önemini yitirip yitirmediği konusu idi. Üniversite öğrencilerinin eğitimleri üzerindeki mutluluk oranının en düşük seviyede olduğu bir dönemdeyiz. Özellikle Covid döneminde üniversite hayatına atılan ve çok uzun süreler üniversite kapısından içeri girmeden, çevrimiçi eğitim ile mezun olan öğrenciler olduğunu biliyoruz. Bu öğrencilerin birçokları üniversiteleri aleyhine yasal süreç başlatmış bulunuyorlar…
Üniversite Öğrencilerin okul bitirdikten sonra iş bulamamak korkusu bir kâbus gibi. Bugün bile hala yüksek okul bitirmiş Üniversite mezunu işsizler ordusu mevcut. Tabi bu arada buna ek olarak üniversite lisansının eskiden olduğu gibi yüksek maaşlı bir iş fırsatı yaratma olasılığının giderek azaldığını da düşünecek olursak birçok gençlerin ve ailelerin üniversiteye gitme yerine gençlerin yurt dışına çıkma ve hayatlarını yurt dışında kazanmaya çalışmaları da gözden kaçmıyor…
Bu arada şunu da gözden kaçırmamak gerekir, Bir çok firma büyük fabrikalar ve işyerleri yüksek maaşlarla mesleklerden anlayan kalifiye elamanlar aradığını her fırsatta dile getiriyorlar…
Şimdi bir yanda işsizlikten şikâyetçi Üniversite Mezunlar, diğer yanda yüksek maaşlarla kalifiye personel bulamadıklarını söyleyen İş İnsanları. Bunu anlayan varsa bana da anlatsın…
Tüm bunlara rağmen üniversite eğitiminin gençler için çok olumlu bir deneyim olduğuna yürekten inananlardanım. Üniversite eğitiminin amacı sırf yüksek kazanç sağlayan bir eğitime ve işe sahip olmak mı?